Yabancı uzmandan kritik soru: Kaynağı belirsiz döviz nerede?

16.03.2023 - Perşembe 03:51

Oysa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ekonomistlerin tüm uyarılarına rağmen ısrarla savunduğu "yeni ekonomi modeli" ile Türkiye'nin "cari fazla" vereceğini söylemişti. Ancak tam aksi gerçekleşti, Ocak ayında cari işlemler açığı rekor kırdı.

Kaynağı belirsiz para muamması

Küresel risk uzmanı Dr. Wolf Piccoli'ye göre bu gelişmeler TL üzerindeki baskıyı daha da artırarak Erdoğan'ın seçimlerle ilgili hesabını zora sokabilir.

DW Türkçe'ye değerlendirmelerde bulunan Piccoli, "Benim için cari açıktaki rekor sürpriz değildi. Biz bunu bekliyorduk zaten, hatta Şubat ayında bunun daha da artması muhtemel. Asıl dikkat çeken, Ocak ayında hiç net hata ve noksan, yani kaynağı belirsiz döviz girişi kaydedilmemiş olunması" dedi.

"TL üzerindeki baskı seçimlerden önce artabilir"

Piccoli, Erdoğan için 2022 yılı boyunca 25 milyar doları bulan kaynağı belirlenemeyen döviz girişinin cari işlemler açığının finansmanında kilit rol oynadığını hatırlattı. Kaynağı belirsiz bu paranın, cari işlemler açığının neredeyse yüzde 50'sini oluşturduğuna dikkat çeken Wolf Piccoli, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

"Ocak ayında, ilk kez, ne olduysa bu kalem eksiye geçti. Yani kaynağı belirsiz döviz girişi durdu, hatta nispeten küçük bir meblağ da olsa ülke dışına çıkış olmuş. Peki, bu döviz kaynağının kesilmesi bir kereliğine mahsus bir durum mu? Yoksa bu kimin temin ettiği bilinmeyen kaynağın sonu muydu? İşte bu sorunun yanıtı kilit önem taşıyor. Eğer bu kaynak son bulduysa, hükümetin ciddi bir sorunu var demektir, çünkü Erdoğan'ın en azından Mayıs ayına kadar bu kaynağa ihtiyacı var. Zira cari açık önemli ölçüde bununla finanse ediliyor. Şayet bu kaynak son bulduysa, işte tam da seçimlerden önce TL üzerindeki baskı yeniden artar. Şimdi bekleyip, Ocak'tan sonra net hata ve noksan dönüş yapmış mı, yapacak mı, onu izlemek lazım."

Seçimler sonrası için uyarı

Rekor kıran cari açık, yüksek enflasyon, yoksulluk, işsizlikle boğuşan Türkiye ekonomisi üzerindeki yük, 6 Şubat'ta meydana gelen depremlerin yol açtığı devasa boyuttaki yıkım nedeniyle katlanarak arttı. Birleşmiş Milletler'e göre (BM) depremlerin Türkiye'ye maliyeti 100 milyar doları aşacak.

Ekonomistler, hem AKP hükümetinin izlediği ekonomi politikaları hem de deprem nedeniyle Türkiye ekonomisinin çok daha kırılgan hale geldiğine dikkat çekiyor. Bu yıl yapılması gereken 190 milyar doları aşkın dış borç ödemesini hatırlatan uzmanlar, rekor dış kaynak ihtiyacının daha da büyüdüğüne, borçlanma maliyetlerinin artabileceğine işaret ediyor, en geç seçimlerden sonra çok daha büyük sınamalarla karşı karşıya kalınacağı uyarısında bulunuyorlar.

Türk sermayesinin yurtdışına göçü ivme kazandı

Ayrıca Marmara'da beklenen deprem de, Türkiye ekonomisinin kalbinin attığı İstanbul'daki sanayiciler ile finans kuruluşlarının tedirginliğini daha da artırıyor. Basına yansıyan haberlere göre bazı sanayiciler üretim tesislerini, bazı bankalar da merkezlerini İstanbul dışına taşımayı değerlendiriyor. Bazı şirketlerin Trakya'da, ya da Anadolu'nun farklı kentlerinde yer baktıkları aktarılıyor.

Son yıllarda AKP hükümetinin izlediği politikalar, yabancı yatırımcılar için Türkiye'yi öngörülemeyen ve güven duyulamayan bir ülke haline getirirken, yabancı doğrudan yatırımlarda büyük gerileme yaşandı. Diğer yandan, Türk sermayesinin yurtdışına göçünün de giderek ivme kazanması dikkat çekiyor.

Ekonomim.com'un haberine göre, yurtdışına yapılan yatırımların, gelen yatırımlara oranı, 2022'de rekor kırarak yüzde 61,9'a ulaştı. 

Ash: Türkiye'de hiç böyle şeyler duymamıştım

Türk ekonomisindeki gelişmeleri yakından izleyen ekonomist Timothy Ash, Türkiye'ye yaptığı araştırma gezisi sırasında Türk şirketleriyle yaptığı görüşmelerde, operasyonları yurtdışına taşıma eğilimini bizzat gözlemlediğini, hatta büyük şaşkınlık yaşadığını anlattı.

DW Türkçe'ye değerlendirmelerde bulunan Ash, "Ziyaretim sırasında pek çok Türk şirketinden, artık Türkiye'de iş yapmanın çok zorlaştığını, Türkiye'nin rekabetçi olmadığını ve bazı operasyonlarını ülke dışına taşımayı düşündüklerini dinledim. Büyük şaşkınlık yaşadım, çünkü 2000 yılından beri bu ziyaretleri gerçekleştiriyorum, kimi zaman yaşanan siyasi çalkantılara rağmen görüştüğümüz şirket ve banka temsilcileri hep bize ‘önemli değil, biz alışkınız, baş edebiliyoruz' derlerdi ama bu sefer ilk kez ‘bu defa artık bizim için de baş etmesi çok güç' dediler. Türkiye'de bugüne kadar hiç böyle şeyler duymamıştım…" diye konuştu.

"Şirketler çılgın para politikalarıyla başa çıkamıyor"

Londra merkezli Bluebay Asset Management'ın Gelişmekte Olan Piyasalar Kıdemli Stratejisti olan Ash, AKP hükümetinin seçimlere kadar kurda dalgalanma olmamasını sağlamaya çabaladığını, ancak aylık enflasyonun çok yüksek olduğunu belirterek Türkiye'deki şirketlerin rekabet gücünün gerilediğine dikkat çekti.

Ash, "Ayrıca Türkiye'deki şirketler, hükümetin çılgın para politikalarından, sürekli değişen düzenlemelerden, asgari ücretteki artışlardan şikayetçi olduklarını, bunlarla artık başa çıkmanın çok zor olduğunu söylüyorlar" dedi.

"Kılıçdaroğlu kazanırsa Batı'dan ciddi finansman gelebilir"

Türk iş dünyası gibi uluslararası yatırımcılar da bundan sonra atacakları adımlar için Mayıs'taki seçimleri bekliyor. "Türkiye seçimleri çok büyük önem taşıyor" diyen Timothy Ash, yabancı yatırımcılar açısından özellikle AKP iktidarının devam edip etmeyeceğinin ve yeni dönemde izlenecek ekonomi politikalarının büyük merak konusu olduğunu söyledi.

Ash, seçim sonuçlarıyla ilgili şu aşamada bir öngörüde bulunamayacağını belirtirken Türkiye siyasetindeki dinamiklerin çok hızlı değişebildiğine, seçimlere daha zaman olduğuna işaret etti.

Bununla birlikte Ash, muhalefetin adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçimleri kazanması halinde Türkiye'nin Batılı müttefikleriyle yeni bir başlangıç yapabileceğini, bunun sonucunda Batı'dan Türkiye'ye ciddi finansman gelebileceğini vurguladı.

AKP'ye derin güvensizlik

Yabancı uzmanlar, Batılı ülkelerde AKP hükümetine ve izlediği ekonomi politikalarına karşı büyük güvensizlik duyulduğuna vurgu yapıyor. BM'nin depremlerden sonra Türkiye için yaptığı 1 milyar dolar acil insani yardım çağrısı, gelinen noktada sadece yüzde 12,9 oranında fonlanabildi.

Küresel risk analisti Piccoli'ye göre bu, büyük ölçüde AKP hükümetine duyulan güvensizlikle ilgili. Piccoli, "Verilecek yardımların gerektiği yerlere harcanıp harcanmayacağı ile ilgili çok ciddi soru işaretleri var. Ayrıca seçimlere az kaldı. Önemli bir donörün şu anda büyük bir yardım hamlesi yapması son derece zor" dedi.

"Türkiye'deki kurumların saygınlığına darbe indirildi"

Türkiye'deki gelişmelerin Batılı başkentlerde yakından izlendiğini söyleyen Piccoli, şöyle devam etti:

"Depremden sonra apar topar yapılan ihalelere bakın, yine bilindik isimlere verildi. Verilecek yardımların nereye gideceği ile ilgili endişeler var. Bunlar tüm iyi niyetli yardımların önünü kesiyor… Nepotizm, akraba kayırmacılığı, yolsuzluk, şeffaflığın olmaması ile ilgili çok büyük endişeler var."

AKP hükümetiyle anılan bu sorunların aslında yıllardır devam ettiğini söyleyen Piccoli, değerlendirmesini şöyle tamamladı:

"Yıllardır Merkez Bankası'nın bağımsızlığının ne denli önemli olduğunu boşuna söylemiyoruz. Ama işte depremle birlikte bu sorunların yol açtıkları, acı bir şekilde gözler önüne serildi, gözle görülür oldu. Akraba kayırmacılığı, Türkiye'deki kurumların işleyişine, saygınlığına darbe indirdi. Bu aslında yıllardır olan, on binlerce insanın hayatını kaybettiği depremle birlikte yol açtığı sonuçların çok daha net görüldüğü bir durum. Bu 20 yıldır aynı partinin iktidarda olduğu ve muhalefetin çok zayıf kaldığı bir ülkede ne yazık ki hiç şaşırtıcı değil."

ALINTI KAYNAK: https://t24.com.tr/haber/yabanci-uzmandan-kritik-soru-kaynagi-belirsiz-doviz-nerede,1098380

YORUM YAZ