Bir zamanlar su akar, yatağını bulurdu

20.03.2023 - Pazartesi 11:02

class="medyanet-inline-adv">

İstanbul’daki barajların doluluk oranı yüzde 35, Ankara yüzde 27, İzmir yüzde 28, Konya yüzde 28 civarında. Beklenen yağışların gelmemesi nedeniyle birçok ilimiz susuzluğun pençesinde. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün son 3 aylık verilerine göre Marmara’dan Orta Anadolu’ya, Güneydoğu Anadolu’dan Doğu Anadolu’nun kimi bölgelerine kadar devasa bir alan ‘olağanüstü kuraklık’, Karadeniz ve Ege’nin içleri ‘çok şiddetli kuraklık’ ve ‘şiddetli kuraklık’ yaşıyor.

Bir yanda hal böyleyken diğer tarafta şiddeti ve sıklığı artan yağışlar ve sel felaketleri de ne yazık ki suyla ilgili yeni bir gerçek. Biliminsanlarının yıllar önce iklim kriziyle bağlantılı olarak uyardığı gibi artık ‘Suyun yokluğu da varlığı da ciddi bir dert’.
Sıkıntılar bunlarla da sınırlı değil. Doğal Hayatı Koruma Vakfı-Türkiye’nin (WWF-Türkiye) verilerine göre son 40 yılda 2,5 milyon hektar sulak alanımızın yarısını, insan etkisi nedeniyle kaybettik. Örneğin, Amik Gölü gibi bazı göllerimizi direkt kuruttuk. Kimilerini de yıllarca elimizden gelen tüm yanlışları üst üste yaparak Tuz Gölü gibi yok ettik. Sonuç: Marmara Denizi’nden daha büyük bir alanı kaplayan sulak alanımızı kaybettik. Kalan göllerimizse deyim yerindeyse can çekişiyor. ‘Kurursa Türkiye’de en son Van Gölü kurur’ denirken o bile büyük bir hızla suyunu kaybediyor.

Nehirlerimizse bambaşka dertlerle cebelleşiyor. Çevre Mühendisleri Odası’nın verilerine göre Türkiye’nin tatlı su kaynaklarını oluşturan nehirlerimizin yaklaşık yüzde 70’i kirlenmiş durumda. Hem de öyle bir kirlilik ki Ergene gibi kimi nehirlerin yatağından akan sıvıyı su diye kullanmak değil, yanına yaklaşmak bile tehlikeli. Suyu kuruyan, barajlarla önü kesilen, HES’lere kurban edilen dereler de cabası.

Çözümün parçası olun

Tüm bu gerçeklerin gölgesinde bu yıl 22 Mart’ta Dünya Su Günü’nü kutlayacağız. Birleşmiş Milletler’in bu yıl için belirlediği tema ‘Hızlanan değişim’. Ancak burada kastedilen doğadaki suyun durumunun değişmesi (kuruması, kirlenmesi vb.) değil. Krizi çözmek için insanlığın değişimiyle ilgili. İnsanları sorunun çözümü için harekete geçmeye çağıran Birleşmiş Milletler, herkesin okulda, işyerinde, evinde suyu tüketme ve yönetme şeklini değiştirmesini ve fark yaratmasını talep ediyor.
Çözümün parçası olmak isteyenler için de 3 öneri sunuyor:
Su tasarrufu yapın: Daha kısa duş alın ve dişlerinizi fırçalarken, bulaşık yıkarken ve yemek hazırlarken tükettiğiniz suya dikkat edin.
Kirletmeyi bırakın: Tuvalete veya kanalizasyona yemek atıkları, yağlar, ilaçlar ve kimyasallar dökmeyin.
Yerel yiyin: Yerel, mevsimlik yiyecekler satın alın ve daha az suyla yapılmış ürünler arayın.

İsrafın büyüğü tarlada

class="medyanet-inline-adv">

Gerek resmi belgelerdeki rakamlar, gerekse bilimsel çalışmalar, kullanılabilir suyumuzun yüzde 75’i civarında bir oranın tarımda tüketildiğini gösteriyor. ‘Vahşi sulama’ denen suyun direkt tarlaya akıtılması gibi geleneksel yöntemler büyük su kaybına neden oluyor. Doğa Derneği’nin verilerine göre damlama ve yağmurlama sulama gibi modern yöntemlere geçerek tarımda tüketilen suyun en az yüzde 50’sini tasarruf etmek mümkün.

class="medyanet-inline-adv">

Bir zamanlar su akar, yatağını bulurdu

 

 

ALINTI KAYNAK: https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hurriyet-pazar/bir-zamanlar-su-akar-yatagini-bulurdu-42236388

YORUM YAZ